Tunceli

Tunceli


Tunceli'de bazı maden yataklarının bulunmasından dolayı şehre Tunceli adı verilmiştir. Yani tunçülkesi demektir.İlin ekonomisi hayvancılık ve tarıma dayalıdır. Halkının büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşadığından ötürü hayvancılık ön planda gelmektedirTarıma elverişli alanların kısıtlı oluşundan az sayıda bitkisel üretim yapılmaktadır. Yetiştirilen bitkisel ürünlerin başında; buğday, arpa, şeker pancarı, kenger sakızı, baklagiller ve sebze gelmektedir.Kara turizminin el verdiği olanaklar doğrultusunda milli park alanlarında, av turizmi, dağcılık, yayla turizmi, termal turizmi ve su sporları yapılmaktadır.İl topraklarında jips içeren cevher yatakları bulunmaktadır. Pülümür yöresinde tuz üretimi de yapılmaktadır.

Tarih
Tunceli’nin, Çemişgezek ilçesinin güneyinde yer alan Keban Baraj Gölü altında kalan Pulur (Sakyol) Höyüğünde 1968-1970 yılları arasında yapılan kazılarda elde edilen bulgular, yöreye Kalkolitik Çağda (İ.Ö. 5500-3500) yerleşildiğini göstermektedir. Pulur’da bulunan Höyükte yapılan kazılarda kale görünümünde evlere, ocaklara, dibeklere, çeşitli öğütme araçlarına, çeşitli hayvan resimlerine, tunçtan yapılmış iğne ve kazma gibi çeşitli madeni eşyalara rastlanmıştır.
Cumhuriyet dönemi: İlin eski adı Dersim'dir. Dersim ili 26 Haziran 1926'da TBMM'de alınan kararla ilçeye dönüştürülerek Elazığ'a bağlandı. 25 Aralık 1935 tarihinde çıkarılan Tunceli Kanunu ile tekrar il oldu ve Dersim tarihsel yöresi içinde yer alan ve Munzur çevresini kapsayan bölgenin adı Tunceli olarak değiştirildi. Cumhuriyet döneminde Seyit Rıza önderliğinde Dersim İsyanı'na tanıklık eden Tunceli, 1937-38 yıllarında gerçekleşen Dersim tenkil harekâtı sırasında büyük zarar gördü.

Coğrafya
Tümüyle Fırat Havzası içerisinde kalan İl, doğal sınırlarla kuşatılmış yüksek bir bölgedir. Doğu Toros Dağlarının uzantıları doğu-batı yönünde uzanarak ilin kuzeybatısını, kuzeyini ve kuzeydoğusunu hemen hemen bütünüyle kaplar. Bu dağlar aşılması güç sıralar oluşturduğu için Tunceli, Türkiye’nin doğu ucunda Iğdır Ovasından başlayıp Erzincan Ovasına kadar uzanan verimli çöküntü alanıyla bütünleşememiştir. Bu dağlar, yer yer hem yüzey sularıyla aşınarak hem de akarsular tarafından derince oyularak yüksek platolara dönüşmüştür. Vadiler çok dar ve dik olup vadi tabanlarında ovalar oluşmamıştır. Güneyden kuzeye ve batıdan doğuya yükselen il topraklarının % 70′ini dağlar, % 25′ini platolar, % 5′ini ovalar ve düzlükler oluşturmaktadır.Tunceli İlinin genel iklimi, yazları sıcak ve kurak, kışları yağışlı ve soğuktur. Yağışlar genellikle sonbahar ve ilkbahar aylarında yağmur, kış aylarında kar şeklinde olmaktadır.Tunceli ilinin ilçeleri; Çemişgezek, Hozat, Mazgirt, Nazımiye, Ovacık, Pertek ve Pülümür’dür.
Çemişgezek: İlçe Tunceli’nin batısında yer almakta olup, İl’e 117 km. uzaklıktadır. 877 km² alana sahip olan İlçenin rakımı 953 m.dir. Tunceli ile olan ulaşımı Pertek üzerinden karayolu ile sağlanır. Ancak ulaşım daha çok Elazığ İli üzerinden olup Elazığ-Çemişgezek arasındaki karayolunun bir kısmının Keban Baraj Gölü üzerinde olması nedeniyle feribotlarla sağlanmaktadır.
Hozat: Hozat; kuzeyinde Ovacık, doğusunda merkez ilçe, güneyinde Pertek ve batısında Çemişgezek ilçeleriyle çevrilidir. İlçenin denizden yüksekliği 1520 m. olup, yüzölçümü 804 km.²dir. İlçe merkezi Tunceli’ye 96 km. uzaklıkta bulunmakta olup ulaşım il merkezine ve Elazığ’a Pertek karayolu üzerinden sağlanır.
Mazgirt: Tunceli iline 40 km. Elazığ iline 100 km. uzaklıkta olan Mazgirt ilçesi, Tunceli-Elazığ Karayolunun 10 km. kuzeyinde yer almaktadır.
Nazımiye: Eski ismi Kızıl Kilise olan Nazımiye ilçesi 553 km² alanla, İl’in en küçük ilçesidir. İl’e uzaklığı 36 km. olup, denizden yüksekliği 1550 m. dir.
Ovacık: Tunceli’nin kuzeyinde yer alan Ovacık’ın ismini dağların arasında yer alan 74 km2’lik ovadan aldığı sanılmaktadır. 1538 km² alanı ile ilimizin arazi yönünden en büyük ilçesidir. İl merkezine 65 km uzaklıkta bulunan İlçeye ulaşım Munzur Suyu ile birlikte devam ederek ilerleyen ve Munzur Vadisi Milli Parkı içerisinde yer alan eşsiz doğa manzaralarıyla dolu karayolu üzerinden sağlanmaktadır.
Pertek: İl merkezinin güney kısmında yer alan Pertek ilçesinin, doğusu ve güney sınırı tamamen Keban Baraj Gölü ile çevrilidir. Kuzeyinde merkez ilçe ve Hozat, batısında ise Çemişgezek ilçesi ile sınırlanır.
Pülümür: Tunceli merkezinin kuzeydoğusunda yer alan ve 1505 km2’lik yüzölçümüne sahip olan İlçenin deniz seviyesinden yüksekliği 1650 m dir. İl merkezine 65 km uzaklıkta bulunan ilçeye Pülümür Vadisi ve Pülümür Çayı boyunca uzanan ve aynı zamanda Tunceli’nin Erzincan ili ile olan bağlantısını sağlayan karayolu üzerinden ulaşılır.

Gezilecek Yerler
Tunceli – Munzur Vadisi Milli Parkı  

Doğu Anadolu Bölgesinde Tunceli ili sınırları içinde yer alan Munzur Vadisi Milli Parkı Tunceli’ye 8 km. uzaklıktadır.
Özelliği: Karasu ve Murat çöküntüsü alanları arasında yükselen Munzur Dağlarının jeolojik yapısı, metamorfik , volkanik ve tortul kayaçlardan meydana gelir. Kuzeyde 3300 metreye kadar yükselen bu dağlık alan Mercan ve Munzursuyu vadileri ile büyük ölçüde parçalanmıştır. Mercan vadisinin 1.60 metreden yukarı kesimlerinde buzul gölleri, dağlardan Ovacık düzlüğüne gelindiğinde kaynayan gözeler, vadi boyunca dökülen küçük şelaleler Milli Parkın peyzajında ilgi çekici örnekleridir.
Milli Parkta tepeler ve yamaçlar meşe ormanları ile kaplıdır. Vadi tabanında ise ceviz, kızılağaç, dişbudak, karaağaç, çınar, kavak, sögüt ve çalı türlerinden meydana gelen zengin bir bitki örtüsü görülür. Sarp ve dik yamaçlar ise çıplaktır. Yaban Hayatı;kurt,tilki, ayı, kınalı keklik gibi türlerin yanında dağkeçisi , çengel boynuzlu dağkeçisi , vaşak, susamuru, çil keklik, keklik kaya kartalı gibi nadir türlerin de barınmasına imkan sağlamakta;Munzur Vadisi ve Mercan suyunda bol miktar da alabalık bulunmaktadır.

Sportif Etkinlikler
Rafting: Tunceli sınırları içerisinde akıp giden Munzur, Pülümür ve Peri suları gerek debileri, gerekse akış hızları itibari ile rafting (kano) sporu yapmaya oldukça elverişli sulardır.
Doğa Yürüyüşü: Ovacık ilçesinin kuzeyindeki Munzur sıra dağları ile ilçenin güneyindeki meşelik tepeler, İlin kuzeydoğusunu kaplayan ve yüksekliği 3292 metreye varan Karasu-Aras dağları ile Bağırpaşa dağları dağcılık ve doğa yürüyüşü sporlarına olduğu kadar kayak için de uygundur.

Ne Yenir?
Oldukça zengin yemek kültürüne sahip olan Tunceli’nin yöresel yemekleri arasında Zerefet (Babiko), Sirekurt, Sirepati, Keşkek, Kavut, Patila unlu yemeklerine örnek verilebilir. Yöreye özgü bitki ve sebze yemeklerinden, Gulik Yemeği, Mantar Yemeği, Döğme Çorbası, Döğme Pilavı, Gulik Çorbası, Guriz Yemeği ile kurutulmuş sebze yemekleri sayılabilir. Geleneksel yöresel tatlılar arasında Helva, Dut Tatlısı, Aşure, Pancar tatlısı, Kabak Tatlısı, Heside (sulandırılmış Dut pekmezi, un ve tereyağı) ile baklava yer almaktadır.

Ne Alınır?
Birbirinden maharetli genç kızlar tarafından dokunan ve üzerinde yöreye özgü desenlerin işlendiği yer yaygısı türü olan “Cicim” ve çanta olarak kullanılabilecek “Heybe” hediyelik eşya olarak dükkanlarda satılmaktadır. Pülümür dağlarında yetişen birbirinden enfes kokulara sahip çok sayıda değişik çiçeklerden arıların toplamış olduğu özlerle yaptıkları katkısız doğal “Pülümür Balı” tüketim ve hediye amaçlı olarak alınabilir.Munzur Milli Parkı Vadisinde bulunan dağlarda tamamen doğal ortamında kendi başına yetişen çeşitli dertlere derman tek dişli “Ovacık Sarımsağı” Ovacık ilçesi ile il merkezindeki dükkanlarda satışa sunulmaktadır.Tunceli’nin yüksek dağlarındaki otlaklarda yetişen değişik otlarla beslenen hayvanların sütünden yapılan Türkiye’de meşhur dağ kokulu “Şavak Peyniri” Türkiye’nin her tarafından alıcı bulmaktadır.

Yapmadan Dönme...
Munzur Irmağının kaynağını oluşturan ve 40 gözden oluşan Munzur Gözelerini görmeden,
“Ağlayan Kayalar”ın yanı başında bir hatıra fotoğrafı çektirmeden,
Munzur Vadisi Milli Parkını, Çemişgezek’te ki “İn Deliklerini gezmeden,
Çemişgezek, Pertek ve Mazgirt İlçelerindeki tarihi kale ve camiler gezmeden,
Yöreye ait bal ve tulum peynirini almadan,
Dönmeyin...

Derviş Hücreleri (Çemişgezek)

Tunceli ili Çemişgezek ilçesinin batısında bulunan İn Delikleri (Devriş Hücreleri) çok sayıda oda şeklinde oyuklardan meydana gelmiştir. Bunlar birbirleri ile bağlantılıdır. Günümüzde tahta bir merdivenle çıkılarak in delikleri gezilmektedir. Oyma sanatı kullanılarak odalar yapılmıştır. Bu kaya odalarının tarihlendirilmesi kesin olarak yapılamamıştır.

İbn-i Bibi bu İn Deliklerinden 1226 yılında yöreye gelmiş ve Seyahatnamesi’nde bunlardan söz etmiştir: “Başı semaya yükselmiş bir kaya içinde kudretin eliyle oyulmuş bir mağara gördük.”

İn Delikleri eski tarihlerden itibaren barınak olarak kullanılmıştır. Ayrıca kayalara oyulan bu mağara yerleşimlerinin arasında kayalardan sızan suların toplandığı sarnıçlar bulunmaktadır. Mağara odacıkları arasında da birbirleri ile bağlantılı merdiven ve koridorlar bulunmaktadır. Geç dönemlerde bu odalar hububat deposu olarak da kullanılmıştır. 
Günümüze gelen ve sayıları 20 civarında olan Çemişgezek’teki derviş hücreleri, yumuşak kayaların kopmasından oluşmuştur. Bununla beraber içlerinde taşçı taraklarının ve çekiç izleri çoğunun insan eli ile düzeltildiğini de göstermektedir. Bu nedenle de odaların bazıları 2.50x1.70 m. ölçülerinde düzenlenmiştir. Bu odalar iki bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölüme dışarıdan merdivenle çıkılır. Bu bölümde odalar ve havuzlar bulunmaktadır. İkinci bölümde ise, oldukça dar bir koridorun çevresinde odalar sıralanmıştır. Bu odalar düz tavanlı veya tonoz şeklinde üst örtülüdür. Bunlardan ayrı olarak odaların en üstünde çıkılması zor ve daha geniş tek bir oda vardır. Bu odaya Bey Odası ismi verilmiştir.

Ovacık Gözeleri (Ovacık)

Tunceli il merkezine 80 km., Ovacık ilçe merkezine 17 km. uzaklıkta bulunan Ovacık Gözeleri, Munzur Dağları’nın eteklerinden yaklaşık 200-300 metrelik alanı kaplamaktadır. Bu gözeler karstik kaynaktan irili ufaklı 40 göz halinde fışkıran beyaz köpüklü sular, yamaçlardan aşağılara doğru küçük şelaleler oluşturarak akmakta ve Munzur Suyu’nu beslemektedir.
Munzur Gözelerinin 20 hektarlık kısmı, 1963 yılında Orman İçi Dinlenme Yeri olarak ayrılmıştır. Ancak geçen zaman içinde herhangi bir yatırım yapılmadığı için Orman İçi Dinlenme Yeri statüsünden çıkarılmış olmakla birlikte, yöre halkının en yoğun kullandığı mesire yerlerinden biridir.
Munzur Gözeleri, sularında avlanan alabalıklarıyla ünlüdür.

Kutudere Mesire Yeri

Tunceli-Pülümür karayolu üzerinde, il merkezine yaklaşık 30 km. uzaklıkta ve Pülümür Çayı kenarında yer alan Kutudere Mesire Yerinin içinden aynı zamanda küçük bir dere geçmektedir. Mesire yerinin zengin bir bitki örtüsü olup, iki adet özel turistik tesis bulunmaktadır.

Bu mesire ve dinlenme yerlerinin dışında; Tunceli il merkezine 8 km. uzaklıktaki Dinar Deresi çevresi, Pülümür Çayı ile Yastık Deresi’nin birleştiği bölge, Keban Baraj Gölü kıyıları ile Pertek Feribot iskelesinin bulunduğu yerler, Çemişgezek İlçesindeki Tağar Çayı kenarları yöre halkının mesire ve dinlenme alanlarıdır.

Dereova Şelalesi

Gelin Pınarı olarak da bilinen şelale, Nazimiye ilçe merkezine 11 km. uzaklıkta, Dereova Köyündedir. 20 metre yükseklikten 3 kaynaktan yaygın bir şekilde dökülen sular, Pülümür Çayı’nın kollarından biri olan ve çok derin bir vadide akan dereye karışmaktadır.

Şelale yaz ve kış aylarında çok etkileyici ve farklı bir manzara sunmaktadır. Kışın şelale sularından oluşan sarkıt ve dikitler, bir buzul tabakası meydana getirmektedir. Şelalenin çevresi çok dik eğimli olup, bodur meşe ormanları ile kaplıdır. Şelale ve çevresi doğal güzellikleri ile piknik, doğa yürüyüşü gibi günübirlik etkinlikler için önemli bir dinlenme yeridir.

Zenginpınar (Zağge) Şelalesi ve Mesire Yeri

Tunceli-Pülümür karayolu kenarında, Tunceli kentine yaklaşık 40 km. uzaklıkta yer alan Zenginpınar Şelalesi, vadi yamaçlarından oldukça dik bir eğimde çok kuvvetli akarak yolun altından Pülümür Çayı’na ulaşmaktadır.

Zenginpınar Şelalesi, gerek bitki örtüsünün zenginliği gerekse vadinin çarpıcı derinliği ile çok etkileyici doğal verilere sahiptir. Pülümür Çayı ve vadinin karşı yamaçlarındaki sık orman örtüsü, doğal çevre ve manzara zenginlikleri nedeniyle yöre halkının mesire yerlerinin başında gelmektedir.

Mercan Deresi

Avcı Dağları’nın batı yamaçlarından doğan Mercan Deresi, güneybatı yönünde akarak Ovacık ilçe merkezinin 7–8 km. doğusunda Munzur Suyu’na karışır. Mercan Deresi özellikle Mollaaliler'in kuzeyinde derin vadiler oluşturmaktadır.

Akarsu ve Göller

Tunceli’de Keban Baraj Gölü dışında önemli ve büyük bir göl yoktur. Yalnızca Munzur Dağları ve çevresindeki Mercan, Avcı ve Karasakal dağları üzerinde buzul yalaklarının su ile dolması sonucunda oluşmuş küçük göller bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Karagöl, Koçgölü, Mercan Gölleri, Katır Gölleri, Dilincik Gölü, Çimli Gölü, Şer Gölü ve Buyer Baba Gölleridir. Krater gölleri içerisinde en büyüğü, Ovacık-Koyungölü Köyü’nün kuzeyinde, 2.400 m. yükseklikte yer alan Karagöl'dür.

Tunceli, akarsu yönünden çok zengindir. Düzenli yağış alan yüksek dağlarda yer altına sızan kar ve yağmur suları, daha düşük yükseltilerde kaynaklar şeklinde yeniden yüzeye çıkar. 
 Akarsuları besleyen bu kaynaklar sürekli olduğundan, akarsuların taşıdığı sular bol ve akışları da oldukça düzenlidir. Bu akarsuların en önemlileri; Munzur Suyu, Mercan Deresi, Pülümür Çayı, Peri Suyu ve Tahar Çayıdır.

Vadi ve Ovaları

Tunceli'de vadiler yüksek ve sarp kesimlerde hem il içinde hem de çevre illerle bağlantıyı sağlayan doğal ulaşım yollarını oluşturmaktadır. Çoğunlukla güney doğrultusunda uzanan vadiler, henüz gelişmelerini tamamlamamış, dar ve dik yarıklar halindedir. Tektonik çöküntü alanlarında oluşan akarsu vadileri biraz daha geniştir. İlin en önemli vadileri Munzur, Mercan, Pülümür, Peri ve Tağar Çayı Vadisidir. Bu vadilerin özellikle güneyinde yer yer genişleyen kesimlerinde tarım yapılabilmektedir.

Tunceli'de ovalar il topraklarının % 5'ini kaplamaktadır. İlde önemli sayılabilecek ova ve düzlükler bulunmamaktadır. Tunceli'nin kuzey yarısındaki düzlükleri, Munzur Dağları’nın güneyindeki çukurlukta oluşmuş Zerenik Ovası ile Ovacık ilçesinin Yeşilyazı Bucağında bulunan Yeşilyazı Ovası’dır

Bağırpaşa Dağı

Bağırpaşa Dağı, Munzur Dağları’nı Karasu-Aras Dağları’na bağlayan geniş ve yüksek bir kütledir. İl alanının kuzeydoğu ucunu tamamıyla kaplayan Bağırpaşa Dağı, batıdan Pülümür Çayı Vadisi, kuzeyden Karasu Vadisi, güneyden Peri Suyu Vadisi ile çevrilmiştir. Zirveleri sürekli kar ve buzlarla kaplı olan Bağırpaşa Dağı’nın en yüksek noktası 2.906 m.dir. Özellikle güney etekleri, meşe ve ardıç ağaçlarından oluşan sık bir örtüyle kaplıdır. Pülümür, Karasu ve Peri Suyu vadilerine doğru alçalan kesimler, zengin otlaklarla kaplı platolar durumundadır.

Munzur Dağları

Munzur Dağları, ilin kuzeybatısı, kuzeyi ve kuzeydoğusunda çok zor geçit veren sıralar halinde 130 km. boyunca uzanmaktadır. 25–30 km. arasında değişen çok geniş bir taban üzerine oturan Munzur Dağları’nın doruklarında yükselti genellikle 3.000 metrenin üzerindedir. Munzur Dağları’nın Tunceli sınırları içerisinde kalan bölümünde en önemli dorukları batıdan doğuya Biçare Dağı (3.111 m.), Ziyaret Tepe (3.071 m.) ve Akbaba Tepesi’dir (3.463 m.).

Munzur Dağları, dik bir biçimde Ovacık çöküntü alanına inmektedir. Bu kesim Mercan Dağları olarak da bilinmektedir. 1.400 m. yükseklikteki Ovacık'tan sonra, 2.800–3.000 m. ye çıkan yükselti kuşağında çok dik yamaçlar bulunmakta ve bu yamaçlardan kuzeye doğru açılan havza tabanlarına inilmektedir. Havza tabanlarıyla havzaları birbirinden ayıran yüksek sırtlar, yaz aylarında yöre halkının yaylak alanlarını oluşturmaktadır.
Güney yamaçlarında yer yer rastlanan meşe ve ardıç toplulukları dışında hemen tümüyle çıplak olan Munzur Dağları’nın 2.700 metreden yüksek kesimleri sürekli karlarla kaplıdır ve kış aylarında yüksek ve sarp geçitler kapanmaktadır. Bu geçitlerin en önemlileri yükseltileri 3.000 metreye yaklaşan Mercan ve Kemah geçitleridir.

Tunceli Munzur Efsanesi,

Munzur İbrahim Peygamberin çobanıdır, şimdiki Munzur Gözeleri’nin bulunduğu yerde koyun sürüsü otlatmaktadır. İki tane kurt çıktı Munzur’un yanına geldi, Munzur ile konuşmaya başladılar, dediler ki:
-Bize bir koyun ver.
Munzur:
-Bu sürü bana emanettir, sahibinin rızalığı olmadan veremem.
Dedi.
Kurt dedi ki:
-Git sahibinden izin al gel.
Munzur:
-Ben gidip gelene kadar siz sürüye saldırırsınız.
Kurtlar üç büyük günah üzerine yemin ettiler, dediler ki:
-1-Evde kalmış genç kızın günahı için
2-Sacın üzerinde lokma vermeyen kadının günahı için
3-Eski süpürge ile yeni süpürgeyi biri birine karıştırıp kullananın günahı için
sana söz veriyoruz ki biz sürüye karışmayacağız.
Munzur; bu yeminlerdin sonra İbrahim Peygamberden izin almak için oradan ayrıldı. Yolda giderken endişe ile durakladı, kendi kendine söylendi “Nasıl olurda ben kurtlara güvendim, sürüyü onlara teslim ettim, ey vah onlar şimdi sürüye saldırırlar” dedi ve yürümeye devam etti. İbrahim Peygamber Munzur’u görünce şaşkınlıkla sordu:
-Munzur, sürüyü nerede bıraktın?
Munzur cevap verdi:
-İki tane kurt geldi, benden bir koyun istediler, bende “koyunlar benim değil, bana emanetdir, sahibinin rızalığı olmadan veremem” dedim. Onlarda “o halde git sahibinin rızalığını alda gel” dediler, onun için geldim.
İbrahim peygamber Munzur’a sordu:
-Peki sen onların sözüne güveniyor musun, insan kurda koyun teslim eder mi?
Munzur kurtların üstüne yemin ettiği üç büyük günahı İbrahim Peygambere anlatınca, İbrahim çobanı Munzur’a dedi ki:
-O halde git kendilerine söyle, hangi koyunu beğeniyorlarsa kendileri bir tanesini seçip götürüp yesinler.
Munzur tekrar geri dönüp sürünün yanına vardı ki ne görsün, sürünün yarısı gölgede ağıla girmiş, yarısı yere çömelmiş geviş getiriyor. Kurtlardan biri bir tarafta biri beri tarafta sürünün etrafında nöbet tutuyor. Kurtlar Munzur’u görünce sordular:
-Sürünün sahibi razılık gösterdi mi?
Munzur kurtlara cevaben dedi ki:
-Sahibi diyor ki ”kendileri sürünün içinden bir koyun beğenip alsınlar” dedi.
Kurtlar sürünün içinde gezerek bir koyunu seçtiler. Bu koyunda Munzur’un sahip olduğu bir tek koyun idi. Munzur’un koyunu yedi yıldan beri kısır idi, ilk defa bu yıl iki canlıydı. Kurtlar koyunu alıp sürüden biraz uzaklaşınca, kuyutu bir yerde koyunu kuzlattılar. İki tane erkek kuzu doğurtup aldılar, koyunu saldılar koyun meleyerek sürüye geri döndü. Munzur koyunun yanına vardı, karnını kontrol etti ki koyun kuzlatılmış. Tamda o zaman İbrahim peygamber sürüye doğru geliyordu. Ama gözlerine inanamadı, koyunların yarısı beyaz renge yarısı da siyah renge bürünmüştü, bu bir mucizeydi. İbrahim Peygamber Munzur’a hayranlıkla bakarak sordu:
-Oğul bu keramet sana nereden geldi?
Munzur kendisine doğru gelen İbrahim Peygambere yakalanmamak için koşmaya başladı. Munzur’un ayak topuklarının bastığı her noktadan süt gibi bembeyaz su fışkırmaya başlayarak ikisinin arasını her adımda kesti, Munzur kendisinin kırkıncı adımında kayanın tam ortasında fışkıran gözede sır oldu.
Rivayet Olunur ki kurtların götürdüğü koçlardan biri İbrahim Peygamberin oğlu İsmail yerine kurban olarak yere inen koçtu. İkinci koç hala sağdır. Ne zaman ki dünyada insanoğlunun başına en büyük felaket geldi, işte o zaman kurban olacak.

Tunceli Düzgün Baba Efsanesi

Düzgün Baba Efsanesi

Şah Haydar Seyyid Mahmud-i Hayrani’nin oğludur. Zeve yakınlarında bulunan Zargovit tepesinde hayvanlarını otlatmak için bir ev yapar. Burada hayvanlarıyla meşgul olur.

Kışın zemherisinde keçilerinin gayet güzel beslendiklerini gören Seyyid Mahmud-i Hayrani “Acaba Şah Haydar bu kışın ortasında bu hayvanlara ne yediriyor ki hayvanlar bu kadar güzel besleniyorlar.” Diye merak eder ve Şah Haydar ile hayvanların bulunduğu yere gider. Bir de bakar ki Şah Haydar elindeki çubuğu hangi meşe ağacına değdiriyorsa o ağaç hemen yeşeriyor. Taze filizlerle süsleniyor, keçiler de bu filizlerden yiyerek besleniyorlar.

Seyyid Mahmud-i Hayrani bu durumu görünce sesini çıkarmadan geri dönmek ister. Ancak o sırada bir keçi, birkaç kez üst üste hapşırır. Şah Haydar ne oldu babam Derviş Mahmud’umu gördün ki bu kadar hapşırırsın, der ve arkasına baktığında babasının kendisine görünmeden gitmek istediğini görür.

Babasına bizzat ismi ile hitap ettiği için mahcup olur. Mahcubiyetinden kaçıp halen Düzgün Baba Dağı olarak söylenen bir tepeye çıkar ve burada mekan tutar. Rivayet olunur ki Şah Haydar babasına ismen hitap ettiği için mahcubiyetinden ötürü kaçtığı zaman ayağında kışın karda giyilen hedik veya leken varmış. Bu hediklerle Zargovit’ten Düzgün Baba tepesine kadar (Takriben 5 Km.) üç adım atmış, bastığı her yerde hedikler taşa iz bırakmıştır. Bu izler hala durmaktadır.

Şah Haydar bir iki gün eve gelmeyince annesi endişelenir. Durumunu öğrenmesi için Şah Haydar’ın babasına rica eder. O da yanındaki müritlerine “Gidin bakın bakalım bizim Şah Haydar ne alemde?” der.

Müritlerden birkaç kişi 2500 metre yükseklikteki dağın tepesine çıkıp Şah Haydar ile görüşürler. Durumunun iyi olduğunu ve herhangi bir sorununun olmadığını öğrenerek tekrar Zeve’ye dönerler. Seyyid Mahmud-i Hayrani’ye, Şah Haydar’ın durumu düzgündü, merak edilecek herhangi bir şey yoktur. Selam ve hürmet eder ellerinizden öper derler.

Bu işi düzgündür sözü dilden dile dolaşır ve asıl adı Şah Haydar olan bu zata artık bir süre sonra Düzgün Baba olarak bir isim atfedilir. O günden, bugüne Düzgün Baba olarak söylenir.

Baysungur Camii

Eğer Tunceli’yi keşfetmek için planlar yapıyorsanız ve kendinize bir gezi listesi hazırlığı içerisindeyseniz Baysungur Camii’ni listenize dahil etmeyi unutmayın.

Pertek ilçesinde bulunan Baysungur Camii, 1572 yılında bu yana ayakta kalmayı başarmış yapılardan biridir. Cami, Çelebi Ali Camii’ne mimari açıdan benzemektedir. Şehrin tarihini yansıtan cami, kesme taştan inşa edilmiştir. Son cemaat yeri üç bölümlü ve üç kubbelidir. Aynı zamanda son cemaat yerinde ibadet mekanının giriş kapısının taş işçiliği görülmeye değer detaylar arasındadır. Tunceli’nin bilinmeyen yerlerini keşfedeceğiniz yolculuğunuza Munzur Vadisi Milli Parkı’nı da eklemelisiniz

Munzur Vadisi Milli Parkı

Doğu Anadolu’nun doğal güzellikleri arasında bulunan Munzur Vadisi, 1971 yılında milli park olarak ilan edilmiştir.

42.000 hektarlık bir alanı kapsayan Munzur Vadisi Milli Parkı, akarsu kaynakları, endemik bitki türleri, hayvan türleri ve bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. Tunceli-Ovacık arasında uzanan milli parkta dağ keçileri, av kuşlarından ur kekliği diğer hayvan türlerine göre sayıda fazladır. Bunun yanı sıra 1518 bitki örtüsü 227 çeşit endemik bitkisi bulunmaktadır. Endemik bitkilerinin bazılarını ise; çan çiçeği, Erzincan kirazı, bindebirdelik otu, Munzur kekliği, Munzur düğün çiçeği ve dağ çayı oluşturmaktadır.

Tunceli’ye yolunuz düşerse Munzur Vadisi Milli Parkı’nı mutlaka ziyaret etmenizi öneririz. Özellikle haziran ve eylül aylarında gitmenizi öneririz bölgeye. Milli parkta balık tutabilir, spor yapabilir ve piknik düzenleyebilirsiniz. Tabii bu muhteşem doğa kamp kurmanıza da izin veriyor. Munzur Vadisi Milli Parkı sizlere bol oksijenli bir havada eğlenceli vakitler sunacak.

Yelmaniye Camii

Tunceli’nin tarihi yapılarından biridir Yelmaniye Camii. Çemişgezek ilçesinde bulunan caminin mimarisi hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte; kitabesine göre Timur devrinde Taceddin Yalman tarafından inşa ettirilmiştir.

Yelmaniye Camii, halk tarafından Eski Camii olarak anılmaktadır. Dönem dönem onarımlardan geçen cami kısmen de olsa orijinalliğini koruyamamıştır. Yelmaniye Camii’nin güneyinde bulunan bazı kalıntılar, ilk dönemlerde bir külliye özelliği taşıdığının göstergesidir. Aynı zamanda süslemeleriyle de önemli bir yere sahiptir Yelmaniye Camii.

Mazgirt Kalesi

Tunceli’nin tarihi bir kalesi olan Mazgirt Kalesi’nin geçmişi Urartu dönemine kadar inmektedir.

Mazgirt ilçesinde bulunan kale, M.Ö. IX. yüzyılda inşa edilmiştir. Kalenin içinde bulunan Urartu kitabesine göre, Urartu Kralı II. Rusas zamanında yapılmıştır. Mazgirt Kalesi’nin yapımı sırasında kayalardan ve moloz taşlardan yararlanıldığı görülmektedir. Kalenin girişi bir mağaradan oluşmaktadır ve girişe bir merdivenle çıkılmaktadır. Mazgirt Kalesi’nin içine girdiğiniz zaman geç devirlere ait yel değirmenlerinin kalıntılarını göreceksiniz.